28 Şub 2014

Treme

"Mutluluk değildi aradığı; üçüncü kadeh rakıdan sonra bunu çok iyi hissetti, mutsuzluğu tercih ettiği bile söylenebilirdi. Önemli olan o mutsuz birliktelikti, bütün dünyanın dışarıda kalacağı iki kişilik bir merkez kurmaktı."

Bu alıntı Treme'den değil, Orhan Pamuk'un Kar'ından. Ka kendisini çevreleyen toplumsal çıkmazdaki umutsuz birliktelik arayışını şiiriyle dışavuran bir karakter; umutsuzluğun ve kaygının ancak sanatvâri bir sırt sırtalıkla dayanılır kılındığını yansıtır, tıpkı Come Worry With Us'ın müzisyenleri veya Treme'nin insanları gibi. Treme, New Orleans, müzikle yaşar; yoz bürokrasinin doğayla el ele bozguna uğrattığı bir topluluğun bu umutsuzlukta birbirlerine ve müziklerine sarılmaktan başka çareleri yoktur. David Simon'ın tıpkı The Wire'da yaptığı gibi kurmaca bir sosyolojik ağ örmesi sonucu, öykü çizgileri birbirlerinden neredeyse tamamen bağımsız ilerliyor gibi görünen tüm karakterler aslında tek bir çatışmanın, ortak bir çaresizliğin ortasındadırlar; ne birinin kitlelere ulaştırabildiği müzik diğerinin finansman sağlayamadığı politik çığlıktan daha hüzünlüdür, ne de birinin seçtiği aile yaşamı diğerinin seçtiği sözde çarpık tarzın üstündedir. Kimi bu çukurda intihar eder ve ardında ısrarla mücadele etmeye ve Godot'yu beklemeye devam eden idealist bir avukat bırakırken, kimi 'hiçbir şey yapmadan' şehrin kör rantları üzerinden zenginleşiyor olsa da sırt sırta vermiş umutsuzlar tarafından ortak kültür alanlarının kıymetine ikna edilmeye çalışılır.

Treme, seçtiği alternatif öykü yapısı ve bol müzikli Mardi Gras bölümleriyle dördüncü sezonda son notalarını çalmış olsa da, çaresizliğin ortaklaştığı her yerde müzik yükselmeye devam edecek. Gezi'deki gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder